yazıya göre başlık mı, yoksa başlığa göre yazı mı daha mantıklı?
şu ana kadar hep başlığı önce yazıp sonra ona göre yazı yazdım. şu an da öyle yapıyorum zaten. böylesini daha çok yakıştırdım kendime, başlık üzerinden doğaçlama yazı yazmak hoşuma gidiyor da ondan (doğaçlama kelimesini cümle içinde kullan: check).
sorunsal kelime anlamı olarak "çözümü belli olmayan" demekmiş(kaynak: tdk).
japonca'mı daha fazla geliştirmem gerektiğine karar verdim, zaten çok fazla bilmiyor olsam da sokaktan geçen bir adamı çevirsem, desem ki japonca nedir diye, bana "çan çin çon" veya "matarama su ko, ehe" gibi cevaplar verme ihtimali yüksek olduğundan az da olsa bildiğimi idda edebiliyorum. dolabımda zamanında almış olduğum ve japonca defteri olmasına karar vermiş olduğum güzel kaplı defterimi görünce bu kararı aldım. uygulamaya bir an önce geçirmezsem patlayacağını çok iyi biliyorum, o yüzden en kısa zamanda (saat 1 olduğu için bu gece olmaz) başlayacağım.
2 gündür evde pink dinliyoruz, bence pink güzel bi hatun, şarkıları fena değil. isminin pink olmasının sebebi pembe saçları değil, rezervuar köpekleri'ndeki mr. pink karakterine benzetilmesidir (kaynak: vikipedi). ayrıca 4 non blondes'in vokalisti linda perry ile birlikte çalışmışlar, ne güzel.
not: eğer saat 11'den sonra baharatlı ve bol domatesli bir yemek yerseniz midenizde ekşime, rahatsızlık gibi durumlar baş gösterebilir.
23.6.10
10.6.10
geveze
sınavlarının bitişiyle kendimi alkole verdim. sonra alkole verdiğim ve vereceğim parayı hesapladım, sonuç vahim. haziran ayı boyunca aç gezeceğim gibi duruyor.
dün yapmış olduğum bir sohbetten ötürü bir hafta boyunca 12 buçuk saat çalışmak zorundayım, hay çenemi tutaydım...
çok acayip saçmalayasım var bu arada, umarsızca alakasız şeylerden bahsetmek istiyorum.
...
bu son yazdığımdan bu yana eski yaşadığım şeyleri düşündüm de, pek bişey yaşamamışım (yazacak birşey bulamamak).
...
bu son yazdığımdan bu yana ise ne yazsam diye düşündüm, yine birşey bulamadım.
çok boş ve geveze bir insanım ben sanırsam.
dün yapmış olduğum bir sohbetten ötürü bir hafta boyunca 12 buçuk saat çalışmak zorundayım, hay çenemi tutaydım...
çok acayip saçmalayasım var bu arada, umarsızca alakasız şeylerden bahsetmek istiyorum.
...
bu son yazdığımdan bu yana eski yaşadığım şeyleri düşündüm de, pek bişey yaşamamışım (yazacak birşey bulamamak).
...
bu son yazdığımdan bu yana ise ne yazsam diye düşündüm, yine birşey bulamadım.
çok boş ve geveze bir insanım ben sanırsam.
9.6.10
Self Motivation
başlığa uysun diye ingilizce yazayım dedim, sonra vazgeçtim.
saat: 5.18 a.m.
yer: ev
görev: kısmi diferansiyel denklemler finaline hazırlanmak için gerekli motivasyonu sağlamak.
ekipman: fanta, sigara, notlar, defter, kalem, masa, sandalye falan.
kalan zaman: 9 saat 42 dakika.
bilgisayarın başında hiçbirşey yapmadan oturan sabri-sama, fantasını yudumlarken neden ders çalışması gerektiğini düşünür. "mezun olmak için tabi ki, düşünüyo bi de salak." der içinden. mezun olduğu takdirde düzgün bir işe girip haftasonları tatil yapacaktır zira. ayrıca ailesindeki, arkadaş çevresindeki herkes mezun olmasını ister.
bu sırada bunları düşünürken camdan dışarı bakan sabri-sama, sıçtın mavisini görür ve küfür eder. evet, derse başlasın hemen.
kalan zaman: 9 saat 36 dakika.
görev tamamlandı.
heyt ulan!
saat: 5.18 a.m.
yer: ev
görev: kısmi diferansiyel denklemler finaline hazırlanmak için gerekli motivasyonu sağlamak.
ekipman: fanta, sigara, notlar, defter, kalem, masa, sandalye falan.
kalan zaman: 9 saat 42 dakika.
bilgisayarın başında hiçbirşey yapmadan oturan sabri-sama, fantasını yudumlarken neden ders çalışması gerektiğini düşünür. "mezun olmak için tabi ki, düşünüyo bi de salak." der içinden. mezun olduğu takdirde düzgün bir işe girip haftasonları tatil yapacaktır zira. ayrıca ailesindeki, arkadaş çevresindeki herkes mezun olmasını ister.
bu sırada bunları düşünürken camdan dışarı bakan sabri-sama, sıçtın mavisini görür ve küfür eder. evet, derse başlasın hemen.
kalan zaman: 9 saat 36 dakika.
görev tamamlandı.
heyt ulan!
3.6.10
muhteşem üçlü
melek: kanatlı, tepesinde halesi var falan.
inek: boynuzu var bunun da, sütünü içeriz.
yıldız: parlak bişey, teknik bir üniversitesi var hatta. (bkz: sabri-sama'nın profesyonel öğrenci hayatı)
tanımları yapan sabri-sama, bu üç kelimeyi cümle içinde kullanır:
ben melek gördüm.
ben inek gördüm.
ben yıldız gördüm.
bu cümleleri başarıyla kurduktan sonra daha da ileri gidip üç kelimeyi tek bir cümle içinde kullanmaya karar verir:
merve'nin melekli bir kolyesi, inekli bir kupası ve yıldızlı bir sevgilisi (prensipte anlaştığı müstakbel kocası) var.
ödevini bitirmiş olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyordur artık.
not: yıldızlı dövmesi de varmış omuzunda, pek güzel birşey.
inek: boynuzu var bunun da, sütünü içeriz.
yıldız: parlak bişey, teknik bir üniversitesi var hatta. (bkz: sabri-sama'nın profesyonel öğrenci hayatı)
tanımları yapan sabri-sama, bu üç kelimeyi cümle içinde kullanır:
ben melek gördüm.
ben inek gördüm.
ben yıldız gördüm.
bu cümleleri başarıyla kurduktan sonra daha da ileri gidip üç kelimeyi tek bir cümle içinde kullanmaya karar verir:
merve'nin melekli bir kolyesi, inekli bir kupası ve yıldızlı bir sevgilisi (prensipte anlaştığı müstakbel kocası) var.
ödevini bitirmiş olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyordur artık.
not: yıldızlı dövmesi de varmış omuzunda, pek güzel birşey.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)