13.3.12

tesadüf?

adam sabah trafiğine takılmamak için metroya binmeye karar vermişti. o gün de herkes aynı kararı vermişçesine metroya binmek üzere istasyonda bekliyordu. gelen ilk metroya binemedi genç adam, binmeyi de beklemiyordu. "yol muhtemelen boştur." diye düşündü. şansına türlü türlü küfürler ediyor, bir yandan sıkıntılı bir şekilde bekliyordu. bir sonraki metroya binmeye kararlıydı ve bunun için ön taraflara doğru ilerlemeye çalıştı, ensesinde hisettiği sinirli bakışlara aldırmadan. metro gelir gelmez inen insanları beklemeden içeriye daldı, bir grup insan çıkmaya çalışırken diğer grup da binmeye çalışıyordu ve iki taraf için de çok sinir bozucuydu. genç adam tam girmek üzereyken koluna birşey takıldı, ama umursamaksızın kolunu kuvvetlice çekerek o zorluktan kurtuldu. tam o sırada kapılar kapanırken bir ses duydu "çantamı aldı!" diye bir kadın bağırıyordu. önce kadına baktı sonra kolunda duran çantaya baktı. içinden "hassktir" dedi ve kadına o durakta beklemesini işaret etti. küfürler eşliğinde bir sonraki durakta inip tekrar geri döndüğünde kadını orada gördü. hayatında gördüğü en güzel şeydi, aniden o kadar mutlu oldu ki, metronun kalabalığı, işe geç kalacak olması, bunların hiçbiri önemli değildi. kadına giderek "çok özür dilerim, kötü bir niyetim yoktu" derken sesinin titremesini de bastırmaya çalışıyordu. kadın adamın bu çocuksu halinden çok hoşlanmıştı, gülümsemesini bastırmaya çalışarak "geç kaldık zaten, daha sonra özür dilersin." diyerek çantasını alıp uzaklaştı. adam arkasından seslendi, ama kadın sadece arkasını dönüp adama el sallamakla yetindi.

adeta büyülenmişti, güzel düşüncelere dalıp gitti oracıkta. sonra bir güvenlik görevlisinin "beyefendi, burada bekleme yapamazsınız" demesiyle kendine geldi. saate baktı, 9'u geçiyordu. ama önemli değildi. hayatının aşkını bulmuştu artık. ofise gitti, patron kendisini azarlarken bile gülümsüyordu. dünyanın en mutlu insanıydı o zaman. sonra bir düşünceyle aniden morali bozuldu. kadının ne ismini, ne nerede çalıştığını bilmiyordu. her gün işe metroyla gitmeye başladı. bazen tam metro çıkışında bekliyor ama bir türlü göremiyordu. umudunu yitirmeye başlamıştı. bir gün evdeyken bir şarkının sözlerini duydu: "belki benim kağıt param, bir şekilde döne dolaşa senin cebine girmiştir." belki de mümkündü böyle bir şey. kadını tesadüfen görmüştü, tesadüfen tekrar görebilirdi. hemen bir kağıt para çıkardı, farkedilsin diye kalın bir kalem ile "çanta için sana hala bir özür borçluyum :)" yazdı, telefon numarasını ekledi ve koşarak en yakın bakkala gitti.

-bir kısa winston lütfen.
-abi bu para geçmez her tarafına yazı yazılmış. nereden aldıysan geri ver bence yazık olur yoksa.

son

8.3.12

yıllar sonra

bir hazannn
sabahındaa
sessizcee (iki el silah sesi duyulur)

uzun zaman oldu cidden değil mi? ben ki, "madem bi işe yaradığım yok, iki kelam edeyim de şeklim olsun" amacıyla açtığım ve çok sık olmasa da aklıma geldikçe yazdığım bu blog'uma bir süredir bakmıyorum bile.
yutuba "tonight" yazdığımda ilk sırada reamonn'un çıkmasını beklerken enrique iglesias (kontrol etmedim, böyle yazılıyodur herhalde) versiyonlarının üstte olması, hemen altında bigbang adlı k-pop(kore pop, korece pop gibi birşey) grubunun aynı adlı şarkısının çıkması, onun da altında yine enrique ama şarkının sansürsüz versiyonunun çıkması. bu gençlik nereye gidiyorsa kulaklarını çekelim o yoldan geri döndürelim. baktık illa gidicez diyorlar, onları oraya biz götürelim, mümkün olduğunca hızlı bir biçimde, gittikleri yolun en uzak köşesine.
ama beelzeboss yazınca hala tenacious d çıkıyor.
now i'm complete!
fuuuuuck!